İlk bölümde 3, ikincide 2, üçüncüde 4 evetim var. Toksiklik sınırında gezinmişler, azıcık içeri de girmişler.
Açıkçası bu test olmasaydı, sadece "Aileniz toksik mi" diye sorsaydın, doğrudan Evet'i basardım. Genellemeyeyim, belki sadece benim tanıdıklarım öyle gelmiştir. Ben çevremde ailesi en basitinden aşırı korumacı olmayan 1-2 kişi tanıyorum. Kültürümüz genel olarak korumacı çocuk yetiştirmeye uygun. Al işte, çok da seviyorum ama Adile Naşit'in aşırı korumacılığını idealize ettik yıllar yılı. En basitinden "Ay kızım düşeceksin, koşma" demek ya da koltuğa tırmanmaya çalışan bir çocuğu kucaklayıp koltuğa oturtmak aşırı korumacılık örnekleri. Annelerimiz, insan ve kadın olduğunu unuttu, "her şeyden önce anne oldu" Çocuğa koca, kocaya çocuk gibi davrandı. (Dediğim gibi herkes değil, benim çevrem böyle bir çevre idi). Babaların zaten daha apayrı, karmaşık sorunları var. Böyle yetiştirilmeyen az kişi tanıyorum. Bunun hem kötü olduğunu düşünüp hem de biraz da hak veriyorum. Korumacı olmamak ve çocuğun öğrenmesini beklemek sabır işi ve Orta Doğu'nun bilcümle çilekeşliğini çeken halkımızın günü bitirip eve geldiğinde farkında olarak veya olmayarak artık bir gram sabrının kalmaması kadar normal bir şey yok. Bir de kültürel kısmı var ki, açtıkça uzar gider.
Before Sunrise'da idi sanırım, şöyle bir konuşma geçiyordu: "Herkesin ebeveynleri çocuklarını mahvetti. Fakir aileler yeterince veremedi, zenginler fazla verdiler. Ya çok fazla ilgi gösterdiler ya da çok az. Ya çevrede yoklardı ya da yanlış şeyleri öğrettiler" Buradaki yanlış şeyler kısmına %100 katılmıyorum, herkes kendi doğrusunu doğru veya yanlış çocuğuna öğretiyor da, her ailenin bir şekilde ve bir noktada çocuğu mahvettiğine inanıyorum. Tabii, bıraktığı yara bazısında "Kendine biraz daha güven be", "Senin de inadın inat" ya da "O da biraz dedikoducu mu, ne" seviyesinde ve günlük hayatta bizi tanımlayan kişilik özelliklerini oluşturabilir; bu da bence güzel bir şey. Kimse mükemmel olmamalı ve çeşitlilik bol olmalı. Zaman içinde insan yaşadıkları ile değişirse ne ala. Ne bileyim, birisi bana "Şunu şunu yapmayarak hayatın şu kısmını kaçırıyorsun" dese, hayatın o kaçırdığım kısmı ile o yamuk özelliği ne kadar sevdiğim arasındaki farka veya kişiliğimi mi hayatımı mı istediğime göre karar verebilirim. Bazısı o özelliği ile mutlu olur, bazısı hayattan aldığı ile. Değişmek isteyen de değiştirir, bunlar hayatın rengi ve olmaları gerektiğine inanıyorum. Farklı ve kusurlu olmamız, belli bir aşırılığa kaçmadıkça inanılmaz güzel geliyor bana. Asıl önemli olan, ebeveynleri yüzünden fobiler, psikozlar geliştiren kişiler; asıl müdahale kısmı bu nokta olmalı. Ya da bu noktada artık şart mı oluyor, ne oluyor.
0